Devlet, kişi ve kurumlardan ayrı bir tüzel kişiliktir. Devlet ile devleti yönetenler karıştırılmamalıdır çünkü yönetimler değişebilir fakat Devlet bakidir. Kamu borcu veya devlet borcu, hükümetlerin büyüme ve kalkınmaya yönelik yatırımları finanse etmesinin önemli bir yoludur. Ancak, hükümetlerin borçlarını ödemeyebilmesi ve bu durumun sürdürülebilir olması çok kritik bir konudur. Borçların ödenememesi durumunda ise; makro ekonomik istikrarı tehdit edebilecek, büyümeyi etkileyecek ve gelişimi engelleyecek bir süreç oluşur. Borç şeffaflığı, kamu borçlarının raporlanması ve doğru yönetilmesi size olan bakış açısında ve yatırım kararlarında etkili olan konulardandır. Bazı kavramları açıklamakta fayda var;
- Vadesi bir yıldan kısa olan borçlanmalara kısa vadeli dış borç denir.
- Brüt dış borç stoku; “yurtiçinde yerleşik olan kişi ya da kurumların yurtdışında yerleşik olan kişi ya da kurumlara olan borçlarıdır.” Türkiye’de yerleşik olmayan kişi ve kurumlara olan dış borçlar, dış krediler ve DTH biçimindeki mevduat ise Dış yükümlülükleri içerir. Bunların bir yıl içinde vadesi gelecek olanlar kısa vadeli dış yükümlülük denir.
- Hazine garantisi, borcu alan kuruluşun vadesi geldiğinde borcu ödeyememesi halinde borcun Hazine tarafından ödeneceğinin garanti edilmesi demektir. Dış borçlanmalar için verilen Hazine geri ödeme garantisi ile yap-işlet-devret gibi projeler sonucunda da borç stokunun artığı görülmektedir. Bu şekilde vadesi geldiğinde ödenemeyen borç, özel kesim borcu olmaktan çıkar, kamu kesimi borcu haline dönüşür.
Dış borç stokunun milli gelire oranı da artmaktadır. Buradaki değişim de ülkenin risk primine etki etmektedir. 2010 yılında Dış borç stokunun milli gelire oranı %37,5 seviyesinde iken, 2021 yılı Q1 sonu itibariyle %61,5 yükselmiştir. Ayrıca dış borç stokumuz 448,4 milyar $ olmuştur. Türkiye’nin net dış borç stokuna baktığımızda ise (brüt dış borç stokundan bazı alacaklar ve hesapların indirilmesiyle) 262,1 milyar $.
- Kısa vadeli dış borç stoku, Temmuz’da 2020 sonuna göre %9,7 artarak 125,3 milyar $ yükseldi.
- Kalan vadeye göre dış borç stokunda son 3,5 yılın en yüksek seviyesindeyiz.
- Kısa vadeli dış borç stokunun %40,7’si dolar, %25,8’i Euro, %13,3’ü TL ve %20,2’si diğer döviz cinslerinden oluştu. Dolar ve Euro kurlarındaki artış.
- Toplam stok içinde kamu sektörünün %21,4, Merkez Bankasının %16,1 ve özel sektörün %62,5 paya sahiptir.
- Orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku 168,7 milyar $ düzeyinde gerçekleşti. Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan 17,7 milyar $ borçları da bunun içindedir.
Dış borç stokumuz neden artıyor derseniz; Doların Türk lirası karşısında değer kazanmasıyla azalan milli gelir ve borç stokundaki artıştan kaynaklanmaktadır. 2018 yılında dış borç stokumuz 467,6 milyar $ ile rekor kırarken bile borcun milli gelire oranı %52,5 seviyesindeydi. Türkiye ekonomisi büyümesine rağmen dolar bazlı GSYH 717 milyar $ geriledi. Enflasyondan arındırılmış ve TL bazında değerlendirme yapıldığı için büyümüş görünsek de TL’nin değer kaybetmesinden dolayı dolar bazlı GSYH küçülmüştür. (2019 yılı GSYH 760 milyar $)
Grafiğe baktığımızda ise sol eksen Dış Borç Stokunun Milli gelire oranı vermektedir. Sağ taraf ise Dış borç stokunu göstermektedir. Dış borç stokumuzda ciddi bir artış yaşanmaktadır. Milli gelirimizi dolar bazlı artırmalıyız ve borçlanmaları doğru yönetmeliyiz. Özellikle kamu borçlanmalarını sürdürülebilir şeklide olmasına dikkat etmeliyiz. Borçlanma artıkça ve doğru planlanmadığı takdirde sonraki dönemlerde borçlanmaların hem maliyeti artmakta ve vadesi azalmaktadır. Bunun sonucunda da ülke risk primimi (CDS) artmaktadır. Bu da yeni yatırımların ülkeye gelmesini olumsuz yönde etkilemektedir. (Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı-Dış Borç İstatistikleri verileri kullanılarak çizilmiştir.)
Saygılarımla…19.9.21