Mart ayında Merkez Bankası (MB) başkanlığındaki değişim sonrası başlayan yanlış, öngörülemeyen, sürdürülemez ve şeffaf olmayan politikalar yüzünden Türk Lirası %23 değer kaybetmiştir. Son 1 aya baktığımızda ise 100 baz puanlık faiz indirimi ve devamının gelecek olması da kurda ki değer kaybının devamını maalesef sağlamıştır. Ülke risk primi de (CDS) 476 seviyesine yükselmiştir. Ayrıca MB Başkanın kur hareketliliğinde politika faizinin indirilmesinin ilişkisi olmadığını açıklaması ve yurt dışındaki risklerden bahsetmesine rağmen yeni bir faiz indiriminin planlaması da kendi kendimizi ne kadar zorladığımızı ortaya koymaktadır. Zoru başarmak için elimizden geleni yaptığımız görülmektedir. Dolar Endeksinin değerlendiği, enflasyonun tüm dünyada daha da şiddetli hissedildiği bir ortamda ve Rusya, Meksika, Brezilya, Macaristan, G.Afrika ve Polonya’nın merkez bankalarının FED’in hamlesinden önce kendi ekonomilerini ve paralarının değerini korumak için faiz artışlarına gittikleri bu dönemde bizim bunlardan ayrıştığımız görülmektedir. 

Covid19 öncesi verilere baktığımızda hala bazı noktalarda o döneme dönemediğimiz görülmektedir. Hafta başında ağustos ayına ilişkin işgücü istatistiklerine baktığımızda dünya yüksek işsizliğe sahip ülkelerin başında gelmekteyiz. Afrika’dan sonra Brezilya ve Yunanistan ile yakın işsizlik oranına sahibiz. Son 1,5 yıldır büyümenin lokomotifi olan sanayideki 600 bin artış dikkat çekmektedir ve buna ek olarak hizmet sektöründe yaşanan 300 bin artış da yer almaktadır. Fakat 2019 dönemine göre kıyasladığımızda işgücüne dahil olmayan kitlede ciddi bir artış olduğu görülmektedir yani bunları da işsiz grubuna eklediğimizde işsizlik oranımız daha da artmaktadır. Son dönemlerde sanayide çalışan başına katma değer artarken reel ücretlerin düştüğü görülüyor bunun nedeni de üretim artışlarının verimlilikten kaynaklandığını göstermektedir.

Türkiye ekonomisindeki yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik olduğu bir ortamda büyüme hızındaki bir azalma ise beraberinde başka sorunlara yol açacaktır. Dünyadaki enerji ve tarım fiyatlarında artışlar ülkemiz gibi enerjide dışa bağımlı olan ülkeleri daha da olumsuz etkileyecektir. Sürdürülebilir bir büyüme için yapısal reformlara ihtiyaç vardır. Kalıcı ve uzun vadeli kararlar alınmalıdır.

Sonuç olarak; FED’in tapering (varlık alımını azaltmaya) başlayacağı ve 2022 yılında faiz artışına geçeceği bir durum varken, Suriye’ye yaşanan gerginliklerin yeniden oluştuğu, enerji ve gıda fiyatlarının yükseldiği ve gelişmekte olan ülkelerin faiz artışı yaparken bizim faiz indirmeye çalışmamızın kendimizi sıkıntıya sokmaktan başka bir işe yaramadığı görülmektedir. Plansız ve zamansız indirilen faizlerin daha sonradan daha yüksek seviyelere çıkarıldığını geçmişte yaşadık. Ders almamak ve bunları görmemek çok zor olamamalı.

Dolar Türk Lirası MB’ının 50 baz puanlık faiz indirimini fiyatlayarak 9,27 seviyesinden haftayı kapatmıştır. Bu hafta açıklanacak PPK toplantısı ile ilgili pek umudum olmasa da mantık, piyasa gereklilikleri, ekonomik koşullar ve dünya MB durumlarını gerçekten göz önüne alarak doğru ve hayırlı bir karar vermesi dileğiyle. 

Saygılarımla…17.10.21

Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close