Covid19 salgını daha önce birçok finansal krizle mücadele etmiş ve gerekli tecrübeye sahip olan Merkez Bankaları için yeni ve farklı bir durumdu. Bu durum ekonomideki ezberlerin bozulduğunu bizlere göstermiş oldu. Ekonomiler ciddi bir darboğaza girmiş ve resesyonlar yaşanmıştır. Dünyadaki tüm Merkez Bankaları parasal genişleme ile çözümler üretmeye ve faizleri sıfır noktasına getirerek paraya olan ihtiyacı kolaylaştırmaya çalışmışlardır. Bu süreçte insanların gelirleri düştüğü için kısa vadeli ucuz borçlanma ile çözümler aranmaktadır. Tabi ki bu durumun etkilerinin nasıl ve ne zaman hissedeceğimiz kısmını henüz kimse dinlendirmemektedir.
Ekonomi politikalarında hedefler üretimi artırmak ve dolaylı yönden istihdam sağlayarak işsizliğe çözüm üretmektir. Bu dönemde istihdam ve üretim konusunda bir artış olmayınca uygulanan kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin ve işten çıkartma yasakları ile işsizliğin artması önlenmiştir. Geçtiğimiz hafta açıklanan işgücüne katılım rakamlarında geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %3,5 azalarak %50,3 seviyesine gerilemiştir. Aslında yukarıda belirttiğim önlemler alınmasa bu durum daha vahim bir vaziyettedir.
Yaşanan bu gelişmeler ışığında ve Türk Lirasında yaşanan değer kayıplarını önlemek ve piyasadaki volatiliteyi azaltmak için Merkez Bankası her gün yeni adımlar atmaktadır. Geçtiğimiz ay tüm otoritelerin aksine 200 baz puan faiz artışı ve arkasından yapılan bir dizi yeni önlemler ile kur aynı seviyede tutulmuştur fakat burada akıllara faiz artışı olduğu halde kur neden düşmüyor sorusu da gelmiştir. Aradan geçen bir ay sonrası yeni bir PPK toplantısı önce faiz artışı beklentisi oluşmuştur. Bu hafta yapılacak toplantı da Merkez Bankasının 150 baz puan bir faiz artışı yapması muhtemeldir. Sonuç ne olur derseniz ise; sadece faiz artışı kurun düşmesi için yeterli değildir. Anlık bir tepki olarak geri çekilmeler olsa da yönün tamamen aşağı çevrilmesi için; Bütçe açığını azaltmak, Enflasyonu azaltmak, Döviz rezervlerini arttırmak, CDS primini azaltmak, Güven kazanmak, Yabancı yatırımcıyı çekmek gerekiyor. Ayrıca Azerbaycan ile Ermenistan konusunda yaşanan sorunlar, Akdeniz’de Yunanistan ile yaşadığımız sorunlar ve Karadeniz’de gelişen doğalgaz rezervleri de kuru etkileyen nedenlerdendir. Normalde CDS artar, kur artar ve Euro Bond faizi yükselir bu üçü arasında bir korelasyon vardır. Ağustos 2020 de bu korelasyon bozulmuş nedeni ise yerli yatırımcılar ve hane halkının dolar alışları artmıştır. Piyasanın rahatlaması ve kurun artık yukarıya gitmeyeceğine inanması da gerekmektedir. Sadece faiz artışı ile kısa süreli geri çekilmeler olacaktır. Bir bütün olarak düşünüp uygulamadığımız takdirde kur politikasında başarılı olmamız maalesef çok mümkün görünmüyor.
Saygılarımla…18.10.2020