Mortgage krizi ile başlayan parasal genişleme ve ülkelerin borçlanmasının giderek artmasına ile bugünlere geldik. FED 200 yılda bastığı paranın nerdeyse 8 katını bu süreçte bastığını görüyoruz. Kamu harcamalarını genelde vergiler ile karşılamaya çalışırlar fakat burada karşılanmadığı zaman bir bütçe açığı ortaya çıkmaktadır. Bu açığın finansmanı da borçlanma ile sağlanır. Küresel borçlanmaya baktığımızda 313 trilyon doları ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı. COVID-19 başlamasıyla birlikte ekonomilerin kapanması ve ihtiyaçların karşılanması için borçlanma konusunda ciddi adımlar atıldı. Verilere baktığımızda ise;
- 2019 yılında küresel borç 259 Trilyon $
- 2020 yılında küresel borç 292,6 Trilyon $
- 2021 yılında küresel borç 303 Trilyon $
- 2022 yılında küresel borç 305,3 Trilyon $ (Q1)
- 2023 yılında küresel borç 313 trilyon $
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), “Küresel Borç Monitörü” raporunu yayımladı. Rapora göre, küresel borç tutarındaki artışın yaklaşık %55’i çoğunlukla ABD, Fransa ve Almanya’nın etkisiyle gelişmiş ekonomilerden kaynaklandı. Diğer taraftan ise gelişmekte olan ülkelerden Çin, Brezilya ve Hindistan tarafında artan borçlanma dikkat çekiyor. Gelişmiş ekonomilerin toplam borcu geçen yıl 208,3 trilyon dolar iken, gelişmekte olan piyasalardaki borç 104,6 trilyon dolar oldu.
Küresel borcun gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı, büyük ölçüde gelişmiş ekonomilerin etkisiyle art arda üçüncü yılda düşüş kaydetti. Ancak büyüme ve enflasyonun zayıflamasıyla borcun GSYH’ye oranındaki düşüş 2023’te keskin bir şekilde yavaşladı.
Küresel borcun GSYH’ye oranı 2023’te yaklaşık % 330’a geriledi. Borcun GSYH’ye oranındaki azalma özellikle Avrupa ülkelerinin etkisiyle gelişmiş ekonomilerde dikkate değer oldu. Borcun GSYH’ye oranında artış görülen gelişmiş ekonomiler sadece Malta ve Norveç olarak sıralandı. Toplam GSYH’ye oranları dikkate alındığında kamu borçlarındaki artış dikkat çekiyor.
Gelişmekte olan ülkelerin borçlarının GSYH’ye oranı ise %225 ile yeni bir rekora ulaşırken, en büyük artış Hindistan, Arjantin, Çin, Rusya, Malezya ve Güney Afrika’da görüldü. En fazla borç veren ülkelere baktığımızda Çin’in ilk sırada yer alıyor. Borçlanmanın büyük bir kısmı devlet tarafından sağlanıyor. Bir Kuşak ve Yol projesi ve gelişmekte olan ülkelere sağlanan finansman borçlanmada dikkat çekiyor. Şili, Kolombiya, Türkiye ve Polonya’nın borçlarının GSYH’ye oranlarında ise yaklaşık 10 puanlık düşüşler kaydedildi.
Raporda, “FED faiz indirimlerinin ufukta görünmesiyle birlikte, ABD politika faiz oranlarının ve ABD dolarının gidişatını çevreleyen belirsizlik, piyasa oynaklığını daha da artırabilir ve dış borçlanmaya nispeten yüksek bağımlılığı olan ülkeler için daha sıkı fonlama koşullarına neden olabilir” ifadesine yer verildi. Faizlerin tüm dünyada yüksek seyretmesi borçlanma maliyetlerini artırmaktadır. Bu durum küresel ekonominin borçlanma maliyetlerindeki oynaklığa karşı daha duyarlı olmasını ve yatırımcıların daha dikkatli olmasına dikkat çekiliyor. Ancak IIF, enflasyonist baskıların yeniden canlanması ve bunun da daha yüksek borçlanma maliyetlerine yol açabileceği yönündeki endişesini dile getirdi. Ayrıca artan jeopolitik risklerin de borçlanmaları etkileyeceği belirtildi.
Türkiye’de ise borçların GSYH’ye oranları dikkate alındığında, geçen yılın son çeyreğinde finansal olmayan şirketlere ait borçlar %54,8’den %49’a, kamu borçları %35,7’den %31,7’ye ve finans sektörüne ait borçlar %18,7’den %17,3’e gerilerken, hanehalkına ait borçlar %11,3’ten %11,6’ya çıktı.
https://www.usdebtclock.org/world-debt-clock.html linkinden anlık tüm ülkelerin borçlanmasını, GSYH ve oranlarını takip edebilirsiniz.
Saygılarımla…18.4.24