Geçmişte yaptığımız şeyler, aldığımız kararlar ve yaşananlar ile ilgili tecrübeler kazanırız. Bu kazanımların bazılarından zararla bir şeyler öğreniriz. Yani tecrübe edinimimiz biraz maliyetli olabiliyor. 5 Nisan 1994 karalarının üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen ders almadığımızı üzülerek belirtirim. 

O döneme kısaca hatırlamak gerekirse; Enflasyon %66, hazine borçlanması %87 dolaylarında olmasına rağmen yanlış politikalar ile hem enflasyon zıplatılmış hem de borçlanma maliyeti artmıştır. Nasıl mı derseniz; O günlerde Merkez Bankası tıpkı bugünlerde olduğu gibi döviz rezervlerini satıyor. Yine dikkat çeken bir diğer nokta ise faiz konusu. Merkez bankası tıpkı bu dönemde olduğu gibi faizleri düşürüyor. (%150 seviyesinden %90 düşürülüyor) Birkaç ay sonra ise Hazine %400 ile kısa vadeli borçlanma yoluna gidiyor. Aslında daha uygun koşullarda borçlanma yapılacakken yanlış dönemde yapılan faiz indirimleri yüzünden daha yüksek bir borçlanma yapılıyor. Geçen hafta yazımda belirtmiştim Hazine’nin borçlarının faiz miktarı anapara seviyesine gelmiştir. 

Kurlar nasıl hareket etmiş derseniz;

  • 1 Eylül 1993 dolar kuru 11,8 bin lira
  • 4 Nisan1994 dolar kuru 23,1 bin lira
  • 6 Nisan 1994 dolar kuru 39,9 bin lira
  • 1 Eylül 2021 dolar kuru 8,32 (MB Faizi %19- Enflasyon %16)
  • 18 Aralık 2021 dolar kuru 18,33 (MB Faizi %19- Enflasyon %36)

Faizin yüksek olduğu bir ortamda paranın maliyeti artıyordur. Bu durum sizin risklerinizin artmasına ve daha fazla borçlanmanıza neden oluyor. Aslında yapılması gereken şey finansman ihtiyacını azaltmak gerekiyor. 

Cari açık 2014 yılından beri en yüksek seviyeye ulaştığını ve yıllık bazda 51 milyar doları aştığını görüyoruz. Ayrıca ilk iki ayda 16 milyar $ olması da kur risklerini tetikliyor. Türkiye’nin 2022 yılı sonundaki kamu borcu 4.762 milyar TL’ye yükseldi. (2022 yılında 258,9 milyar TL). Hazinenin nakit dengesi 2023 yılı ilk çeyreğinde 258 milyar TL açık verdi. (2022 yılı ilk çeyreğinde 23 milyar TL). Yüksek enflasyon ve riskler nedeniyle de büyümenin %3’ler seviyesinde kalacak olması da bizim için sorun olacaktır. Bunlara ek olarak yaşanan deprem felaketinin maliyeti de ek bir yük olarak binecektir.

Gelelim bir diğer kanayan yaramız deprem konusuna. 1999’daki büyük Marmara Depremi’nden üzerinden yıllar geçiyor ama yaşanalar maalesef değişmiyor. Asrın felaketi yaşanıyor burada hem fikiriz ama müdahalede geç kalınması, çadırların satılması, iş bilmezlikler, yapılmayan kontroller, imar afları vs. konuları ise değişmeyen yanlışlar. Çok yıkıcı, büyük bir felaket ama bizler önlem almayı bilmiyoruz, işimizi düzgün yapmıyoruz, kurallara uymuyoruz. Sonrasında kısa süreliğine feryat figan ediyoruz ama nafile.  

Günün sonunda insanız hata yaparak öğreniyoruz ve kasıt olmadıktan sonra hatanın da kabul edilebilir bir tarafı vardır. Ama millet olarak son 30 yılda döviz kurları, faiz, enflasyon ve deprem konularında hiç ders çıkarmadığımız net bir şekilde görülüyor. Aslında çok pahalı bir tecrübeye sahip olmamıza rağmen akıllanmadığımız görülüyor. 

Saygılarımla…9.4.2023

Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close