Ülkelerin siyasal ve ekonomik olarak etkileyen en önemli unsurlardan birisi de dış borçlardır. Tasarruf yetersizliği ve gelir yetersizliği nedeniyle ülkeler borçlanmaktadır. Dış borç stoku üç unsurdan oluşmaktadır. Kamu kesiminin, TCMB’nin ve özel kesimin mevcut dış borçlarının toplanmasıyla bulunur. Dolar cinsinden GSYH’ye bölünmesiyle de dış borç yükü elde edilir.

Dış Borç Yükü = Toplam Dış Borç Stoku / GSYH

Borçlanma artıkça ödeme zorluğu ortaya çıkmaktadır. Bu durum yatırımları, sermaye giriş çıkışlarını, sermaye birikimlerini ve dolaylı olarak ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemektedir. Yüksek borçlanma kredi derecelendirme kuruluşlarının sizi negatif yönde değerlendirmesine neden olmaktadır. Maastricht Antlaşması’na göre Avrupa Birliği üyesi ülkelerin Borç/GSYH oranları %60’ı geçmemelidir. Sadece bu veri baz alınırsa birçok gelişmiş ülke bu sınırın üzerinde kalmaktadır. Dünya genelinde bizden daha fazla dış borç yüküne sahip ülkeler mevcuttur fakat burada dikkate alınan diğer bir unsur ise borcun ödenebilme ihtimali de ön plana çıkmaktadır. Dış borç ileride üretime vergi olarak yansıma ihtimali olduğu için yatırımların aksamasına neden olur. Yabancı yatırımcıların sizin ülkenizi riskli görmesine ve sermaye çıkış hareketlerinin artmasına neden olur. Artan borçların hükümetin baskıdan kurtulmak için para basmasına ve dolaylı yönden enflasyon oluşmasına neden olur. Barry Commoner’in dediği gibi “Ekolojinin ilk yasası: “Her şey diğer her şeyle bağlantılıdır.”  Dış borç yükünün artmasının başka sonuçlarının olduğu aşikârdır. Merkez Bankası verileri kullanılarak hazırladığım grafikte özellikle kriz dönemlerinde dış borç yükünün arttığı net bir şekilde görülmektedir.

Bu borçlanmada kamu ve özel sektörün borcu oranının ciddi oranda artığı görülmektedir. Özel sektörün borçlanması kamudan daha fazladır. İnsanlar kendi öz sermayelerinden kat kat fazla borçlanma ile büyümektedir. Bu durum plansız ve kontrolsüz bir borçlanma olduğunu göstermektedir. 2008 yılında ABD ile başlayan ve tüm dünyaya yayılan krizin temelinde de insanların ödeyemeyecekleri borçları almaları yatmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler için borçlanmak ve bu sermayeyi doğru planlayarak yatırımlara dönüştürmek büyümeye olumlu katkılar verecektir aksi durumda ise işin içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Umarım borçlanmalarımızı doğru ve düzgün yatırımlara dönüştürebiliriz.

Saygılarımla…26.7.2020

Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close