Cari denge = (Mal ihracatı gelirleri + satılan hizmetlerden sağlanan gelirler + diğer gelirler) – (mal ithalatı giderleri + satın alınan hizmetlere ödenen giderleri + diğer giderler) +/- cari transferler. Sonuç (-) negatif ise cari açık, (+) pozitif ise cari fazla vardır.
Ödemeler dengesi; ülkelerin ekonomik göstergelerini en sağlıklı biçimde yansıtan göstergelerden birisidir. Ödemeler dengesinde ki en önemli bileşen ise cari açıktır. Ülkenin döviz gelirleri ve giderlerinin arasındaki farka göre cari fazla ya da cari açık ortaya çıkmaktadır. Cari işlemlere yapılan giderler, bu işlemlerden elde edilen gelirlerden fazla ise cari açık ortaya çıkar. Yatırımlarınızı nasıl yaptığımızda önemlidir. Tasarruflarınız yatırımlarınızı karşılıyorsa cari açık ortaya çıkmaz ama karşılamıyorsa onun için finansman ihtiyacınız oluşur. Cari açık ya da fazla verdiğinizde zaten olan olmuştur. Çünkü bu işlemler gerçekleşmiş ve sonucundan oluşan bir durumdur. Burada önemli olan bundan çıkarılacak ders ve alınacak önlemlerdir.
2021 yılında açıklanan Orta Vadeli Program ile 2022 yılında 18,6 milyar $ açık vermeyi planlanıyordu fakat Haziran ayı verileri geldiğinde ise 6 aylık cari açık 32,4 milyar $ ulaştı. Bu dönemde ihracatımızın %20 artarak 125 milyar 866 milyon $, ithalatımızın %40,6 artarak 177 milyar 267 milyon $ olduğunu görüyoruz. Turizm gelirleri sayesinde yaz aylarında cari fazla verilmesi muhtemeldir. Hammadde, enerji ve emtia fiyatlarındaki artışlar ithalatın daha fazla artmasına neden oldu. Ayrıca imalatımızın ithalata bağımlı olması da etkilidir. Kurların yükselmesi ithalatın düşmesine mâni değildir çünkü hammadde ihtiyacı ve enerjide dışa bağımlılık sizin ithalatınızın daha fazla artmasına neden olur.
Türkiye 2004 – 2006 ve 2010 – 2011 yıllarında cari açık ile büyüme gerçekleştirmiştir. 2004-2006 yıllarında doğrudan yabancı yatırımcı ile cari açık finanse edilmiştir. Bu durumda yabancı yatırımcı hızlı çıkışı olmuyor ve finansman açısından doğru bir tercih olmaktadır. Fakat 2010-2011 yıllarında ise sıcak para girişleri ile finansman sağlanmıştır. Borsa, fonlar ve hisse senetleri ile gerçekleşen bu durumda yatırımcı ülkeden çıkışı çok hızlı olmaktadır. Yani olumsuz bir durumda hemen sermaye çıkışları olmaktadır. 2022 yılına baktığımızda ise; doğrudan yatırım son bir yılda 14,8 milyar $ oldu fakat bunun 6,9 milyarı $ gayrimenkul satışından geliyor. Doğrudan yatırım çıkışları ise 7,1 milyar $ yani gayrimenkul hariç baktığımızda yatırım çıkışı ile yatırım girişi neredeyse aynı. Doğrudan yatırım maalesef çekemediğimiz ortadadır.
Cari işlemler açığının nedenleri ülkelere göre değişmektedir. Türkiye’deki nedenlerini ise;
- Enerjide Dışa Bağlılık,
- Tasarruf miktarının az olması (Yurt İçi),
- İthalat Bağımlılığı (Üretim ve ihracat)
- Reel ve Nominal Kur Farkı,
- Dış Ticaretin Etkisi,
- Finansal Piyasaların Genişliği,
- Sermaye Hareketliliği,
- Ticarette Rekabetin artması.
Burada orta ve uzun vadede enerjide dışa bağımlılığını çözmeliyiz bu sayede üretim maliyetlerimiz düşer ve rekabet gücümüz artar. Ayrıca imalatın ithalata bağımlılığını azaltırsak bu da bizi önemli ölçüde güçlendirir. Bir diğer nokta ise markalaşma ve teknolojik ürünler üretmektir. Daha öncede belirtmiştim 2002-2012 yılları arasında kurlar düşükken enerjiye, teknolojiye ve üretime yatırımları daha fazla yapsaydık bugün bu sorunlarımız olmayacaktı. Fakat bizler kolay olanı yani tüketmeyi, betonlaşmayı tercih ettik. 2004-2006 yıllarından olduğu gibi kalıcı finansman çekebilmemiz yani doğrudan yatırımlar için teşvikler, öngörülebilir politikalar, tutarlı açıklamalar, güve ve istikrar sunmalıyız. Bunlar çok zor yapılamayacak bir şey değil. 2023 ve sonrasında ki yıllarda ben ülkemize ciddi anlamda para girişlerinin olacağını düşünmekteyim çünkü dolar bazlı hem firmalarımız hem de iş gücümüz çok ucuz kalmıştır. Sürdürülebilir ve rekabetçi bir büyüme için üretmeliyiz.
Saygılarımla…14.8.2022