Son 2 ayda yaşanan hareketlilik terse dönmüş ve birçok döviz, altın mağduru oluşmuştu. Aslında 2018 yılında da benzer bir durum yaşadık fakat insanların ders almadıkları açıkça görülmektedir. Bir enstrüman sürekli yükselemez ya da düşemez bunu unutmamak gerekiyor. Özellikle parabolik yükselişlerde düşüşler bu tarz sert düşüşler olmaktadır. 8 Aralık tarihli çizimimde bundan bahsetmiş ve insanları temkinli olmaları noktasında uyarmıştım. Zirveyi yakalamak kolay değildir.
Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamada nasıl olacağına bakmak gerekirse;
- Vade 3 ay, 6 ay, 9 ay ve 12 ay
- Kurumlar vergisi oranı düşürülüyor,
- Temettü ödemesi üzerindeki stopaj azaltılıyor,
- Bireysel emeklilikte devlet katkısı artırılıyor,
- İhracatçı firmalara doğrudan Merkez Bankası aracılığıyla ileri vadeli kur rakamı veriliyor,
- Uygulamadan yurt dışındaki Türk vatandaşları ile Türkiye’de ikamet eden yerli ve yabancı gerçek kişiler yararlanabilecek,
- Şirketler, fonlar, vakıflar vb. yararlanamayacak,
Tabi ki akıllara bazı sorular geliyor. Madem böyle bir planlama vardı ve bunun uygulaması üzerinde çalışmalar yapılıyordu, neden Doların 18 TL’ye kadar yükselmesini bekledik diye sormadan edemiyor insan. Demek ki amaç burada belirli bir noktadan para girişlerinin yapılması olduğu ortaya çıkmaktadır. Şimdi burada kur yükselirken yapılan zamlar geri alınacak mı sorusu ilk akla gelenlerden fakat kur yüksek iken alınan hammaddelerden kaynaklı üretim maliyetleri artış gösterdiği için ben fiyatların çok fazla düşeceğini zannetmiyor. Geçmişe baktığımızda da 2018 yılında kur şoku sonrası artan fiyatlarda kısmi geri çekilmeler olduğunu gördük. Para girişi sağlandı, döviz satışları gerçekleşti, dövize talebin önünü kısmen kesildi ve kurdaki oynaklığın azaltıldığını görmekteyiz. Yapılan bu açıklamalar ve uygulama ile aslında bir taahhüt verilmiş oldu. Aslında vatandaş hiçbir fark ödemeden Dolar Alım opsiyonu kullanmış oluyor.
Geçmişe baktığımızda 1960 ve 1994 bazı uygulamalar ile benzerlikler ve farklılık olduğunu görmekteyiz.
- 1960’larda uygulamaya başlanan Dövize Çevrilebilir Mevduat” (DÇM) benzetmesi bile yapıldı. DÇM’ler ile dövize baskısı kırılarak ekonominin nefes alması planlanmıştır. Sonuç olarak baktığımızda ise enflasyon oluştuğu görülmüştür. Burada akıllarda kalan ise borçlanmadan kaynaklı ödemeler yapılırken rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın; “Bir daha böyle hesapsız kitapsız hatalar yaparak, gelecek nesilleri zor taşınan yük altına sokmaz” sözleri olmuştur.
- 1994 yılında vatandaşa doğrudan bir faiz verilmişti. Burada ise oluşabilecek farkı vermeyi taahhüt edilmiştir. Şartlı bir çözüm vardır. Bir yönden iyi ama bir yönden de riskli kurun ne kadar yükselebileceğini ve size ne kadar bu sistemin yük getirebileceğini öngörmek biraz zor oluyor.
Ekim’21 tarihli BDDK’nın TL mevduatı raporuna göre yurt içinde yerleşik olanların mevduatlarının yaklaşık %94’ünün vadesi 3 ayın altındadır. Türkiye mevduat ortalaması yaklaşık 1 ay olduğu belirtilmektedir. Burada vatandaşların minimum 3 ay sistemde kalmaları gerektiği için nasıl bir tercih söz konusu olacak bekleyip göreceğiz. Ocak ayı sonunda döviz mevduatlarında bir azalma varsa sisteme güven olmuştur diyebiliriz. Burada yapılan bir faiz taahhüdüdür. Bu sistem kısa vadeli bir çözümdür. Orta ve uzun vadeli öngörülebilir, şeffaf ve dünya ile uyumlu kararlar almalıyız. Kurların yükselmesini hiçbirimiz istemeyiz çünkü alım gücümüz düşmektedir. Eğer vatandaşlar bu sisteme güvenmezler ise hazineye bir yük binecek bu farkı ödemek için Merkez Bankası para basacaktır. Bunun sonucunda da hem kur hem de enflasyon oluşacaktır. Kurlar belirli bir süre 10,30-13,60 bandında hareket edecektir. Gelecek haber akışlarını Erken seçim, faiz artışı vs. takip edeceğiz. Artık faiz indirimi gibi söylemlerinde gündeme gelmeyeceğini göreceğiz. Memleketimiz için güzel, huzurlu ve bereketli bir yıl olması dileğiyle…
Saygılarımla…26.12.2021