Sanayinin Zor Durumu

Hükümetin hem enflasyon hem de büyüme konusunda sorunlar yaşanmasına seyirci kaldığını görüyoruz. Yapılan adımların, alınan kararların ve çekilen çilenin maalesef boşa gittiğini görmekteyiz. Tüm ticari işletmeler ciddi bir finansman sorunu yaşamaktadır. Likiditeye ulaşım her geçen gün daha zor ve daha maliyetli olmaktadır. Geçtiğimiz hafta Konya Sanayi Odası ile Konya Ekonomim Gazetesi tarafından organize edilen Konya Ekonomi Forumu’nun konuşmacıların ortak konularından birisi de yüksek faizdi. Sanayicinin bu konuda zorluk yaşadığı ve bu durumun bir süre daha devam etmesi halinde sanayicinin ciddi sorunlar yaşayacağıydı. Toplantının yapılmasında emeği geçenlere özellikle Gazeteci İbrahim Çiçekçi ’ye teşekkür ederim.

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran hem bu toplantıda hem de KTO Karatay üniversitesinde yaptığı konuşmasında enflasyon vurgusu yaptı. Enflasyonu düşüreceğiz diye odaklanırken finansmana ulaşımın bu kadar zorlaşmasının iyi olmadığını biraz enflasyonu düşürme konusundan fedalardık yapılıp finansman desteğinin sağlanması gerektiğini belirtti. Piyasaların bu sıkışıklıkla daha uzun süre devam edemeyecek komumda. Bu durum aynı zamanda rekabet gücünü de olumsuz etkiliyor. Tüm dünyada rekabet giderek kızışırken bizim kendi kendimize zorluk çıkartmamız da iyi olmuyor. Vergilendirme durumları sonrasında ülkemiz avantajlı bir noktada olabilir. Bu süreç netleşene kadar bizim de hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyor. Firmaların verimliliğe odaklanması ve markalaşmaya bakması gerekiyor. Tabi ki niye marka çıkartamıyoruz diye baktığımızda ise enflasyonist dönemlerde firmalar karlılığa değil ayakta kalmaya odaklanmaktadır. Bu durumlarda da harcamalar markaya ya da ürüne yapıl(a)mıyor. 

Son 3 yıla baktığımızda büyümede sanayinin katkısının azaldığını görüyoruz. Büyüme daha çok tüketimden geliyor ki burada da enflasyon kaynaklı talebin öne çekilmesi yer alıyor. Piyasaları bu kadar sıkarak sadece faize odaklanmak ile belki ilerleyen yıllarda enflasyon düşürülebilir. Ama bu durum sürdürülebilir değil. Faize odaklandığımızda ve piyasayı zorladığımızda bunları yaparken hangi şirketleri kaybedeceğiz, sanayi hangi konumda olacak onları da düşünmeliyiz. Yapılan programın sadece vatandaştan beklentisi ve uygulamanın doğru olmamasından kaynaklı sürecin uzamasına neden oluyor.  Uygulanan sözde programın maliye politikası ayağının olmadığını başından beri belirtiyorum. Tek tarafla çözüme kovuşturmak pek mümkün ve kolay değil. Yani sadece faizleri indirerek bozduğumuz düzeni sadece faiz artışı ile geri eski haline getiremeyiz. Yetkililer piyasadan ve gerçeklerden bir haber olduğunu düşünüyorum ya da artık umursamıyorlar.

Sanayinin zorlandığı bir diğer konu da işçi sorunudur. Nerdeyse her fabrikada ikanlar ve brandalar yer alıyor. Ama son dönemde işlerin yavaşlamasından dolayı çıkan işçilerin yerine yenisi almakta çok da heyecanlı ve istekli olmadıklarını görüyorum. TÜİK istatistiklerine göre dar tanımlı işsizlik tek haneli olarak görülüyor. Her ne kadar da verilere olan güven kırılsa da değerlendirme yapmak için kullanıyoruz. Buraya bakarsak sorun yok gibi fakat işsizlik tanımına uymayan durumlardan kaynaklı gizli bir işsizlik mevcut. Bu durum ise her geçen gün artıyor. 2024 yılında Geniş tanımlı işsizlik oranı %26,7’ye yükseldi. 

FED tarafına baktığımızda ise Powel açıklamaları ve faizin sabit bırakılması sonrasında “bekle-gör” politikasının uygulanacağını görüyoruz. FED yine geç mi kalacak yoksa bu sefer zamanında mı müdahale edecek göreceğiz. Ayrıca Powel vergilendirmenin arz yönlü şokların para politikası ile çözülemeyeceğini vurguladı. Belirsizlikler her yerde devam ediyor. Buna ek olarak jeopolitik riskler de artarak devam ediyor. Yılın geri kalanı hepimiz için zor ve sorunlu olmaya devam edecektir. 

Saygılarımla…12.5.2025

Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close