Merkez Bankası 21 Ocak toplantısında bir faiz değişikliği kararı beklenmiyordu fakat metinde vurgulanacak olan konular önemliydi. Karar sonrası verilen mesaja baktığımızda ise; “Kurul, 2021 yıl sonu tahmin hedefini (yüzde 9.40’lık enflasyon tahmini) dikkate alarak, enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla uzun bir müddet sürdürülmesine karar vermiştir.” şeklinde bir açıklaması ile verilen mesaj netti. Kolay ve hızlı bir şekilde bir faiz indirimi beklenilmemesi gerektiği mesajıyla siyasilere hem iş dünyasına hem de yurtdışına bir mesaj veriliyordu.
Bu toplantıda bir değişiklik olmamasının temel nedenlerinden birisi de Merkez Bankası, gıda fiyatlarında mevsimsel kaynaklı konularda dahil olmak üzere artışın yaşanmasının enflasyona yansımasını gördükten sonra enflasyonda oluşacak bozulmalara göre hareket etmek istemektedir. Ayrıca manevra alanımızın bulunmaması da sıkı politikaların devam ettirilmesi gerektiğinin temel nedenlerindendir.
Merkez Bankası tüm bunların yanında rezervlerini de artırmak için mücadele etmektedir. Bunun meyvesini de rezervleri 10 milyar $ artış ile aldığını söyleyebiliriz. Tabi ki bu yeterli mi değil çünkü rezervlerin dış borç stokunun belirli oranda karşılaması gerekmektedir. Yani bizim 435 milyar $ dış borç stokumuzun karşılığında (%30-35 oranında) yaklaşık 130-150 milyar $ rezervimizin olması bize rahat hareket alanı sağlayacaktır. Bu durum yabancı yatırımcı ve ülke risk primini açısından da önem arz etmektedir.
Geçtiğimiz hafta önemli bir konuda Hazine borçlanması ile ilgiliydi. Eurbond açıklamak gerekirse; devlet ya da şirketlerin, dış borçlanmada kullandıkları uzun vadeli enstrümanlardır. 3,5 milyar $ tahvil satışı yaparak borçlanmış olduk. Buraya kadar sorun yok ama borçlanma getirilerine baktığımızda ise 5 yıllık % 4,9, 10 yıllık ise % 5,95 olduğunu görmekteyiz. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere baktığımızda bu oranın çok yükse olduğu görülmektedir. ABD 5 yıllık getirisi % 0,5 , Almanya % -0,717, Japonya % -0,107, Çin %2,95 olduğu görülmektedir. Tabi ki bu ülkeler ile aynı seviyede olması beklememek lazım ama bu kadar da fark olmaması gerekir. Borçlanmadaki sistemimizi biraz daha düzeltmeli bunun için de risk primimizi düşürmeli, rezervlerimizi artırmalı ve sürekli faiz artır sonra düşür şeklide davranmak yerine daha kalıcı politikalar izlemeliyiz.
Yüksek faiz bizim gibi gelişmekte olan ve fon ihtiyacı olan ülkelerde büyüme için olumsuzdur. Kredi büyümelerindeki azalmalar ise bunun hemen etki ettiğini göstermektedir. Paranın maliyeti artması hem firmaları olumsuz etkilemekte hem de bankaların yüksek faiz ile kredi verme isteğini azaltmaktadır çünkü yüksek faizle kredinin geri ödenme ihtimalini düşürmektedir. Sürekli faiz artışı ya da hemen normalleşme için faiz indirimi beklemek doğru bir adım değil. Politikalar uzun vadeli ve ısrarcı olunduğu takdirde size olumlu yansımalar verecektir. Doğru politikaları uygulayarak enflasyonu düşürülmesi ümidiyle.
Saygılarımla…24.1.21