23 Nisan 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmıştı. 4 yıl sonra ise 23 Nisan bayram olarak kutlanmasına karar verilmiştir. 23 Nisan 1929 tarihinde ise Cumhuriyeti’mizin kurucusu ulu önder M.K.Atatürk tarafından geleceğimizin teminatı olarak görülen çoçuklara aramağan edilen tek çocuk bayramıdır. Bu güzel ve anlamlı gün 1979 yılında Unesco’nun “Çocuk Yılı” ilan etmesiyle daha da anlam ve önem kazanmıştır. Her yıl giderek ve artarak devam eden bu geleceğimiz için dünyanın her tarafından çocuklar ülkemize gelerek kutlamalara katılmaktadırlar.
Son yıllarda hem ülkemizde hem de Dünya da tüketimi konusunda ciddi değişikler yaşanmıştır. Tüketim çılgınlığını nasıl öğrendiysek tasarruf konusunda da öğrenmemiz gereken durumlar söz konusudur. Tüketimin mevcut anı mutlu ettiğini halbuki tasarrufun ise gelecekte bizi mutlu edeceğini bilmeli, öğrenmeliyiz.
İmkanlar ve kaynakların kullanımı ile ilgili ilkokul düzeyinden başlayarak dersler vermeliyiz. Bütün çocukların bir kumbara hevesi ve ilgilisi olmaktadır. Kumbarada toplanan para ile hayalleri ve istekleri doğrultusunda kullanmalarını sağlamalıyız. Bu sayede para kazanma, harcama, tasarruf ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmeyi anlamalarını sağlarız. Geleceğimizin teminatı olan çocukları bu sayede;
- Çağa uygun yetiştirilir
- meslekleri ile ilgili bilgi, beceri kazanır
- Ekip uyumu
- Ekonomi yönetimi
- Ürünü karşılaştırma
- Marka oluşturma ve değerini anlama
- Farkındalık
Günümüzün bir diğer problemi ise çocuk işçiler ve daha da kötüsü çocukların sokaklarda dilendirilmesidir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, 2018 yılında yapılan önlemleriyle çocukların sokakta çalıştırılması ya da dilendirilmesi için yapılan çalışmalar sonucunda 11,760 çocuk topluma kazandırılmaya başlandı. 0-14 yaş arası grup olan çocukların nüfusa oranı % 23 seviyesindedir. (Tuik verilerine göre) Bu rakamlar aslında iş gücü anlamında çok iyi fakat bu yaş grubunda çalışmaya başlanıldığı zaman oluşan bazı olumsuzluklardan bahsetmek gerekirse;
- Benlik imajı
- Depresyon
- Ergenlik problemleri daha erken yaşta başlıyor
- Eğitim hayatı erken bitiyor
- Eğitim seviyesi
- İdealler
- Olumsuz aile ilişkileri
- Saldırgan tutumlar
- Aşağılık kompleksi
- Erken yaşlanma
- Bedensel ve ruhsal istismar
- Özgüven
gibi olumsuz örnekleri fazlasıyla sıralayabiliriz. Bu yaş grubu çalışan ve okuyan çocuklarda yapılan araştırmaların sonucunda en fazla karşımıza çıkan örnekler bunlardır.
Erken yaşta çalışmaya başlayan çocuklar eğitim hayatından erken bıraktığı için bilgi birikimi az oluyor. Gelecek yıllarda nitelikli bir çalışan olamıyor ve dolasıyla yüksek ücret alamıyor. Erken çalışmaya başlama sonucunda yıpranma daha fazla oluyor. Sağlıksız iş koşulları ve vücut gelişimi tamamlanmadan başlanana iş hayatı sonucunda hastalık belirtileri daha erken başlıyor.
Ülkemizde farkındalık ve çocuk işçiliği ile mücadele amacıyla 2018 yılı “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı” olmuştur. Dünyada 5-17 yaş gurubu arasında çalışan çocuk işçi sayısı yaklaşık 152 milyondur. ( Uluslararası çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre.) Ağırlıklı olarak tarım işlerinde çalıştıkları görülmektedir. Ülkemizde ise her geçen gün çocuk işçi sayısı artmaktadır. 2012-2016 yılları arasında DİSK raporunda yaklaşık %25 artış olduğu görülmektedir ki bu çocukların ise %30 sigortalı çalışmaktadır.
Sonuç olarak; Ulu önder M.K.Atatürk’ün bu sözü “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.” diyerek çok güzel özetliyor. Geleceğimizin ikbal ışığı olan ve memleketi ileriye taşıyacak olan çocuklarımıza daha fazla önem vererek onların eğitim ve iş hayatına geçiş süreçlerini doğru yönlendirmeliyiz. İş hayatına başlayanları ise hem kontrol altında tutmak hem de eğitim hayatından kopmamaları için Çırak, Kalfa ve Ustalık eğitimlerini daha ciddi ve faydalı hale getirilmelidir. Geçişler doğru yapıldığı takdirde günümüzde giderek artan teknoloji ile iş gücüne olan ihtiyacın her geçen gün azaldığı ve işsizliğin her geçen gün arttığı bir ortamda bu sorunları daha yönetilebilir, kontrol edilebilir hale gelir.
Saygılarımla…25.4.19