Ekonomilerin güven endeksi olarak kısa vadede ki borçlanma, döviz kuru hareketliliği, döviz ve altın rezervleri dikkate alınır. Kur hareketliliği ve döviz borçlanması fazla ise cari denge de hızlı bir şekilde değişkenlik gösterir. Küresel kriz döneminde ABD tasarruf fazlası olan ülkeler yardımıyla cari açığını finanse etmiştir. Bunu şu şekilde izah edebiliriz; 2007 ile 2008 yılları arasında ekonomilerin daralmasıyla yavaşlayan ticaret sonucunda cari açık yarı yarıya düşmüştür. Bu durum sadece ABD değil cari açık problem olan tüm ülkelerde olmuştur. Yaşanan kriz ile tüketim gerileme ve üretimde azalmaya bağlı olarak ithalat düşüş gözlenmiştir.

Ülkeler özellikle hızlı büyüme dönemlerinde aşırı borçlanmaya gitmektedirler. Bu dönemde oluşan borçlanma ise finansal krizlere yol açmaktadır. Ülkelerin hızlı büyüme dönemlerinde oluşan borçlanma, gelecekte daha büyük sıkıntıların yaşanmasına neden olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda krizlerin temelinde düzensiz borçlanma olduğu görülmektedir. Ayrıca borçlanma, borç yönetimi ve finansal politikaların yetersizliği de ön plana çıkmaktadır. Bunlar ise;

  • Borçlanma şekli ve vadeleri,
  • Faiz oranları,
  • Döviz çeşitlilikleri,
  • Devlet garantörlü projeler gibi unsurlar önemlidir.

Yatırım yapan kişi ve kurumlar açısından aşırı borçlanma gelecekte belirsizlik yaratmaktadır. Bu da güven ortamının sarsılmasını ve verilen kararları etkilemektedir. Ekonomiler, belirsizlikleri kaldıramayacak kadar hassas konumdadırlar. Yatırımcılar açısından bu belirsizlik ortamı, ortaklıkları ve alınacak yardımları da olumsuz etkilemektedir. 

Kaynak: TCMB ve Tuik verileri kullanılarak yazar tarafından oluşturulmuştur.

Hane halkı borçlanması diğer iç borç türlerine göre daha fazla artış olduğu görülmektedir bu durumun temel nedeni ise tüketim toplumu olmamızdır. Borçlanarak gerçekleşen büyüme modelinin sorunudur ama artık ucuz ithalat, düşük döviz kuru ve düşük faiz dönemleri bittiği için bu şekilde büyüme ve borçlanma artık çok zordur. 

Ülkemizin her geçen gün artan dış borcu da cari açık açısından bir diğer problemdir. Çünkü dış borç faizi ödemeleri cari açığın artmasına neden olmaktadır. Grafikte görüldüğü 2001-2018 yılları arasında dış borç faiz ödemesi yer almaktadır. 2010 yılından sonra sürekli artan dış borçlar ve faiz ödemeleri cari açığın sürdürülemezliğini ortaya koymaktadır.

Kaynak: TCMB verileri kullanılarak yazar tarafından oluşturulmuştur.

Küresel Kriz sonrası piyasalar olumlu bir havaya girmiş ve gelişmekte olan ülkelere sermaye girişleri hızlanmıştır. Yoğun sermaye girişleri cari açığın finansmanı kolaylaştırmıştır. Aslında cari açık için en sağlıklı yol doğrudan yatırımları artırmaktır. Bunun için ise yatırımcının ülkeye olan güveni, siyasi istikrar, fiyat istikrarı, hukuki düzenlemeler dikkat çekmektedir. Yatırımcıların ilgisinin istihdam ve işsizlik açısından da olumlu yansımaları olacaktır. Üretime dayalı sanayileşmenin teşvik edildiği ve hizmet sektöründe ise sınırlandırılmaların olması gerekmektedir ki cari açık sürdürülebilir olsun.

Borçlanma düzeyimizi kontrol ederek ve azaltarak yeni bir döneme başlamalıyız. Artık bol para dönemi bitti. Borçlanarak büyüme dönemi bitti. Sermayemizi daha doğru ve verimli kullanmalıyız. Tüketimleri kontrol altına alarak, tasarruflara yönelmeliyiz. Tasarruflarımızı artırarak yatırımlarımızı tasarruflardan sağlamaya çalışmalıyız. Daha fazla katma değerli, teknolojik ürünler üretmeye gayret etmeliyiz.

Saygılarımla…15.9.2019

Visited 1 times, 1 visit(s) today
Close