Ramazan Çınar | Temmuz 2025
Toplumsal Kutuplaşma ve Kimlik Siyaseti
Ülkemiz son dönemde farklı ve aslı olmayan gündemlerle uçurumun eğişine doğru sürüklenmektedir. Yapılan açıklamalar ve alınan kararlar, bizi adeta sosyal bir dağılma noktasına getirmiştir. 2016 yılından beri sürekli bir kriz hali içindeyiz. Çilemiz bitmiyor, aksine her geçen gün daha da derinleşiyor ve bu duruma alışır hale geliyoruz. Toplum, öğrenilmiş çaresizlikle kabuğuna çekilmiş durumda. 2021 yılında başlayan ve kasıtlı olarak memleketin fakirleşmesine neden olan Faiz indirimi konusu olayın çığırından çıkışıdır. Ülkede her şeyin fiyatı en az 10 katına çıktı ya da paramızdan bir sıfır (0) atıldı diye düşünebilirsiniz. Alım gücü o kadar düştü ki artık insanlar yaşam mücadelesi vermektedir. Bunların yansımaları olarak sanal bahis ve uyuşturucu kullanımı çok ciddi seviyelere ulaşmıştır. Toplumun yaşam mücadelesi yüzünden geçim sıkıntısı dışındaki olaylara artık tepkisiz kalmıştır. Toplum hem tepkisiz hem de duyarsızlaşmıştır. Savaşarak kazanılan bu toprakları masada kaybetmeye doğru sürükleniyoruz.
Atatürk sevince CHP’li, Dini söylem söyleyince AKP’li olmuyoruz. Bu güzel ülkenin tüm vatandaşları birdir ve tüm kavramlar hepimizindir. Siz Boğazı zincirleyecek kadar akıllıysanız, biz de gemileri karadan yürütecek kadar deliyiz diyen Fatih Sultan Mehmet de bizimdir. Hattı müdafaa yoktur sahtı müdafaa vardır diyen Gazi Mustafa Kemal de bizimdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur.” Bunları bilerek hareket etmeliyiz ve artık ötekileştirmekten vazgeçmeliyiz. Yoksa bizi 4 farklı açıdan (Atatürk, Din, Milliyetçilik ve Kürtlük) farklı gibi görünse de tek bir merkezden yönetiliyoruz.
Komşu ülkeler sırasıyla parçalanmış ve kimliklerini kaybetmiştir. Önümüzdeki yılların en önemli sorunlarından birisi olacak olan SU konusu da bu durumun bir parçasıdır. Ayrıca İsrail için önemli olan Nil ile Fırat arası da durumun bir diğer parçasıdır. Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi ve dönüştürülmesinde ülkemize ciddi görev düşüyor ama bunlar olurken de bizim de taviz vermememiz gerekiyor. ABD Büyükelçisi Osmanlı vurgusu yapıyor, bu yıl sürekli vurgulana Türkiyelilik kavramı, Bahçeli’nin çıkıp Cumhurbaşkanı Yardımcıları ile ilgili yorumu bunlar hepsi planlıdır. Lübnan, Bahçelinin örneğine göre bir durum yaptı ve bugün geldikleri nokta içler acısıdır. Dünyada ve ülkemizde tesadüfen bir olay ya da kişi bir yere gelmiyor bunu da unutmayınız, her şey planlı ve organize edilmiş. Geçtiğimiz günlerde yeni bir ABD Devleti (Anadolu Birliği Devleti) kurulacağı yazıyordu. Belediyelerin iptal edilmesi ile güçlendirilmiş valiler ve yönetim şekli vurgulanmaya başlanacaktır. Güçlü bölgesel yönetim, eyaletler ya da adını ne koyarsanız artık buraya doğru gidiyoruz. Belki de bize katılan topraklar olacaktır ve sanki topraklarımızın genişlediği vurgulanacaktır ama fiili olarak bölünmüş olacağız.
Enflasyon uçtu, kurlar yükseldi, alım gücü düştü, firmaların ve şahısların borçları arttı. Bugün gelinen noktada firmalar ve şahıslar borçlarını ödeyememektedir. Finansmana erişim her geçen gün zorlaşıyor ve maliyeti artıyor. Yüksek faizler, gayrimenkul ve ticari faaliyetleri durma noktasına getirdi. Yüksek faiz nedeniyle firmaların borçları katlanarak devam ediyor. İlerleyen süreçte firmalarımızın yabancılar tarafından çok ucuz fiyatlara satıldığını duyacaksınız. Döviz bazında ucuzlayan ve borçları yüksek faizden dolayı hızla artan firmalar ayakta kalmak adına bu satışalar ya da birleşmeleri kabul etmek zorunda kalacaklar. Zaten sindirilmiş toplumun son perdede elindekileri ucuza satılması hedeflenir.
💳 Borç Verileri (2024 Sonu itibariyle)
- Hanehalkı Borcu: 2.6 trilyon TL (GSYH’’nin %15’i)
- Şirket Borcu: 7.8 trilyon TL (GSYH’’nin %45’i)
- Kamu Borcu: 6.4 trilyon TL (GSYH’’nin %36’sı)
- Ticari kredi takibinde artış: %35
- Kredi kartı borcu olan kişi sayısı: 38 milyon
• Dünyadaki Benzer Örnekler
Birçok ülke benzer süreçlerden geçti:
1. 🇦🇷 Arjantin – En Yakın Mukayese
- Politika: Uzun süredir popülist para politikaları, kur sabitlemeleri, düşük faiz, bütçe açığı.
- Sonuç:
- 2022’de enflasyon %95’e, 2023’te %140’a çıktı.
- 2024 başında aylık enflasyon %25’e ulaştı.
- Peso, 5 yılda %99’un üzerinde değer kaybetti.
- IMF ile 44 milyar $ borç yapılandırması yapıldı.
- Benzerlik: Faiz baskısı, kur kontrolü, enflasyon patlaması.
- Farklılık: Arjantin’de döviz kuru genelde sabit tutulmaya çalışıldı; Türkiye’de kontrollü dalgalıydı.
2. 🇿🇲 Zambiya – TL’nin kaderiyle benzerlik
- 2020’de temerrüt: Dış borçlar ödenemedi.
- Politika: Yüksek borçlanma, düşük rezerv, kurun aniden çökmesi.
- Sonuç: Para birimi %60’tan fazla değer kaybetti, IMF programına geçildi.
- Benzerlik: Dış finansmana bağımlılık, kur şoku, yoksullaşma.
- Farklılık: Zambiya’nın temel ihracatı (bakır) daha sınırlı talep gördü; Türkiye’nin ihracatı daha çeşitlenmiş.
3. 🇷🇺 Rusya (2022 sonrası) – Farklı ama ilginç örnek
- Şok: 2022’de Ukrayna savaşıyla birlikte Batı ambargoları geldi.
- Politika: Faiz artırıldı (acil olarak %9’dan %20’ye), sermaye kontrolleri getirildi.
- Sonuç:
- Ruble ilk şokta çöktü ama sonra kontrollerle değer kazandı.
- Enflasyon kontrol altına alındı.
- Benzerlik: Kur şoku sonrası merkez bankası müdahalesi.
- Farklılık: Rusya faiz arttırdı; Türkiye ise düşürdü.
4. 🇪🇬 Mısır – Gizli devalüasyon süreci
- Politika: Kademeli faiz artışı ve döviz kuru serbestleştirme.
- Sonuç:
- 2022’den 2024’e kadar Mısır Poundu %50’den fazla değer kaybetti.
- 2024 itibarıyla IMF desteği ile dengelenme sürecine girdi.
- Benzerlik: Dış kaynakla büyümeye dayalı ekonomi, kur baskısı, gıda enflasyonu.
- Farklılık: Mısır daha erken faiz artışı ve IMF politikalarına yöneldi.
5. 🇹🇳 Tunus – Yüksek borç – düşük büyüme tuzağı
- Sorun: Yüksek cari açık, gıda ve enerji ithalatına bağımlılık, para basımı.
- Sonuç:
- Dinar yıllar içinde değer kaybetti, alım gücü düştü.
- Enflasyon çift hanelerde.
- Benzerlik: Halkın fakirleşmesi, enerji/gıda fiyatlarına bağlı enflasyon.
- Farklılık: Türkiye gibi büyük sanayiye ve turizme sahip değil.
Ülke | Faiz Politikası | Enflasyon (2024) | Para Birimi Değeri (5 Yıl) | IMF Müdahalesi | Ekonomi Tipi |
Türkiye | Önce düşüş, sonra artış | %71 → %35 | %420 değer kaybı | Kısmi destek | Sanayi + Hizmet |
Arjantin | Sürekli düşük | %140+ | %99+ değer kaybı | Tam müdahale | Tarım + İmalat |
Mısır | Yavaş artış | %35 civarı | %50+ değer kaybı | IMF programı | Tarım + İthalat |
Zambiya | Yetersiz müdahale | %20+ | %60+ değer kaybı | Temerrüt | Maden + Borçlu |
Rusya | Hızlı artış | %10 civarı | Dönemsel değerlenme | Yok | Enerji + Otokrasi |
Tunus | Nötr | %12+ | %40-60 değer kaybı | IMF gözleminde | Zayıf ihracat |
• Nereye Gidiyoruz?
Şu anda yaşadığımız bu süreç, sadece bir ekonomik kriz değil; aynı zamanda bir toplumsal ve siyasal sınavdır. Önü alınmazsa, ulusal sermayenin el değiştirmesi, toplumsal yapının daha da bozulması ve kurumsal çöküş riski gün gibi ortadadır. Önümüzdeki yıllarda yabancı sermayenin fabrikalarımızı ve firmalarımızı çok ucuz bir şekilde satınalması ya da birleşmeleri mümkündür. Yakın zamanda, yüksek faizli ortam sayesinde suni bir sermaye girişi olabilir. Ama bu sermaye, elimizde kalan son varlıkları da satmamızın önü olabilir. Bu nedenle anayasa tartışmalarından belediye yapılarına, toplumsal kutuplaşma düzeneklerinden ekonomik politikaya kadar her alanda bilinçli ve uyanık olmak zorundayız. durumumuz iyi değil dikkatli ve duyarlı olmalıyız. Yapılacak anayasa değişikliği konularına daha dikkatli yaklaşmalıyız. İlerleyen süreçte ülkemize ciddi döviz girişleri olacaktır ve bu yaklaşık 10 yıldır süren kötü gidiş bitecektir. Bu süreç geldiğinde elimizdeki kaybetmemiz gerekiyor.
Saygılarımla…20.7.2025